Navigasyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
NEVRUZ
En eski Türk bayramı olan Nevruz, Türkler aracılığıyla Avrasya'ya yayılmıştır. Eski Doğu geleneklerinin devamı olarak yasamıştır. Çin kaynaklarına dayanarak Hunların milattan yüzlerce yıl önceleri 21 Mart'ta hazır yemeklerle kıra çıktıklarını, bahar senlikleri yaptıklarını, bugün Nevruz kutlamalarındaki geleneklerin o zamanda da yer aldığını biliyoruz. Aynı gelenekler, Hunlardan sonra Uygurlarda da görülmüş ve bugüne kadar uzanmıştır.
Çağdaş Uygur resminde Uygurların Nevruz kutlamalarını temsil eden tablolar yapılmıştır.

Nizamü'l-Mülk de XI. yüzyıl yazarı olarak Siyaset nâme adlı eserinde bu bayramdan söz eder. Bu bayramın aynı zamanda yılbaşı olduğunu belirterek Nevruz geleneklerini anlatır. Ayni zamanın yazarlarından Kasgarlı Mahmut da Divân-i Lügati't-Türk'te Türklerde yıl başlangıcının Nevruz olduğunu ifade eder. Ayrıca, 12 Hayvanlı Türk Takvimi'nin başlangıcının da 21 Mart olduğu bilinmektedir.
Selçuklularda Nevruz bayramı eğlencelerinin kutlandığı, senlikler yapıldığı, özel yemekler pişirildiği, özel hediyeler alınıp verildiği de bilinmektedir. Selçuklularda yılbaşı, günesin koç burcuna girdiği gün olan Nevruz günü olarak kabul edilmiştir. Osmanlı devrinde de Nevruz, çok canlı biçimde kutlanmaktaydı. Osmanlı ailesini çıkarmış olan Kafi Boyu'na mensup Karakeçililerin, Karakeçili aşireti mensuplarının 21 Mart tarihinde Ertuğrul Gazı’nın türbesi etrafında toplanarak burada bayram yaptıklarını biliyoruz.
Bu bayramın bir diğer adı da "Yörük bayramı"dır. Osmanlı Devrinde 21 mart günü özellikle padişahın yani sultanin nevruz tebriklerini kabul ettiği, halkın Nevruzcunu kutladığı, Nevruz senliklerinde bulunduğu gün olmak hasebiyle, 21 Mart tarihinin Nevruz-i Sultanî, yani sultana mahsus, sultan tarafından veya sultanin katılmasıyla kutlanan Nevruz günü olmak bakımından böyle bir isim aldığı söylenilebilir.
Osmanlı devrinde kutlanan Nevruz kutlamaları Cumhuriyetin ilk yıllarında da resmî olarak devam etmiştir. Bu konuda Prof. Dr. Reşat Genç su bilgileri veriyor: "Geri planlarda bırakılmış ve unutulmaya yüz tutmuş olan Türk insanına kendi kültür kimliğini, kişiliğini, benliğini, hüviyetini kazandırmak hareketi Atatürk'ün başlattığı bir hareketti. Bu ne ile mümkün olurdu? İste bu, öze dönmekle, kendi kültürel değerlerimize, örfümüze, âdetimize, geleneğimize dönmekle mümkün olurdu.
Bu yüzden Atatürk diyor ki "Bilelim ki, kendi benliğine sahip olamayan milletler başka milletlerin şikârıdır", yani yasayamaz. O yüzden, yine, Atatürk der ki, "Gençlerimize, çocuklarımıza görecekleri eğitimin hududu ne olursa olsun en evvel ve herselden evvel kendi geleneklerine, millî ananelerine ve Türkiye'nin bağımsızlığına düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir."

Millî hareketin özü bu. diğer taraftan kendi kimliği, kişiliği, millî benliği kazandırılmış olan millete Çağdaş olma yolunu açıklamak da Atatürk hareketinin temellerindendir. İste bu öze dönme, kendi tarihine, kültürüne dönme hadisesi millîciliğin özü idi. Bu yüksek idrakinin icabı olarak , Onun milli kültür unsurlarının her biri üzerinde, en küçük ayrıntısına kadar çok büyük bir dikkatle durduğunu biliyoruz. Nitekim, Nevruz ile ilgili hassasiyeti bunun bir göstergesi olmuştur. Bilindiği gibi Atatürk 22 Mart 1922 tarihinde Ankara’nın Keçiören semtinde Nevruz senlikleri düzenletmiş ve kendisi de bu senliklerde hazır bulunmuştur.
Netice itibariyle görülmektedir ki, kaynağı neresi olursa olsun M.Ö. 3. yüzyıldan, Mete Han zamanından beri Türklerde var olan bir bayram, bir bahar bayramı geleneğidir.
Özellikle 1200 yıldır öbür Türk gruplarının hemen hiç birisi ile ilgisi kalmamış olan Saha yani Yakut Türklerinde Nevruz geleneklerinin izlerinin kuvvetli bir şekilde bugün de var olusu dikkate değer. Ama neticesi itibariyle bugün Afganistan'da da yaşatılmaktadır, İran’da da yaşatılmaktadır, Irak'ta, Suriye'de en azından belli kesimlerde ve bütün diğer Türk dünyasında; Çin Şeddi’nden Adriyatik'e kadar, Hindistan'dan, Afganistan'dan, Yakutistan'a, Çuvaşistan'a, Tataristan'a, Moldova'ya, Macaristan'a ve Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada bugün canlı bir şekilde yasamakta ve yaşatılmaktadır. Prof. Dr. Yusuf HALLAÇOGLU
Osmanlı Divan edebiyatı sâirleri, Ramazan bayramı, bahar ve kıs mevsimlerinde olduğu gibi Nevruzda da câize almak için büyüklere kaside sunmuşlardır. Bu türden kaside ve gazellere "Nevruziyye" denmektedir. Nevruziyye'ye örnek olmak üzere Nef'î'nin gazelinden bir beyt:
"Erişdi bahâr oldu yine hemdim-i nevruz
Şâd etse noda dilleri câm-i Cem-i nevruz"
Damat İbrahim Paşa'ya yazılan Nevruz redifli kasidesinden birkaç dörtlük:
"Hayat-i taze verip dehse maddem-i nevruz
Hoşâ iristi mesaim-i deme dem-i nevruz
Dağıttı leşkeri sermâyi sahn-i gülsenden
Kurunca bârgâhin sâh-i ekrem-i nevruz
Açıldı bahtı yine siyah-i dilin
Olup karîn-i atâya-yi hürrem-i nevruz
Harîm-i bağ o kadar cilverîz-i sevk olmus
Ki görse bâg-i Behist ola mahrem-i nevruz"
XVI. yüzyılın sâirlerinden Pîr Sultan Abdal da Nevruziyyesinde söyle diyor:
"Sultan Nevruz günü canlar uyanır
Hal ehli olanlar nura boyanır
Muhib olan bu gün ceme dolanır
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Âsık olan canlar bu gün gelürler
Sultan Nevruz günü birlik olurlar
Hallâk-i cihandan ziya olurlar
Himmeti erince Nevruz Sultan’ın"

XX. yüzyılın basına kadar geldiği tespit edilen Nevruz kutlamaları, bu devirden sonra hissedilir biçimde diğer bazı geleneklerimiz gibi ortadan kalktı. Bugün halkımızın büyük çoğunluğu tarafından bilinmiyor, bilenler arasında ise yanlış yorumlanıyor.
Kültürel değerlerimize duyarsız kalışımızın bugün birlik ve bütünlüğümüzün sarsılmasında son derece etkili olduğu malûmunuzdur.
Bunun için, Dede Korkut’umuzu, Yunus Emre’mizi, Hacı Bektâs-i Velimizi, Âhi Evrenimizi, Hacı Bayram-ı Velimizi, Karacaoglanımızı, Dadaloğlumuzu, Fuzulîmizi, Mehmet Âkifimizi ve Nevruz gibi Türklüğün en eski devirlerinden itibaren gelen örf ve âdetlerimizi, birilerinin oynadığı oyunlardan dolayı hatırlamayalım, gerektiği için hatırlayalım, kutlayalım
____________________________________________
YUNUS EMRE
Hayatı ve Şiirleri
Yaşamına ilişkin bilgiler sınırlı. Doğum yeri bilinmiyor. 13'üncü yüzyılın ortalarına doğru Moğal istilası ve Selçuklu Devleti'nin yıkıldığı dönemde yaşadığı sanılıyor. Bu dönemin sarsıntı ve acıları Yunus'un eserlerinde derin izler bıraktı. Babasının adı İsmail.
Medrese eğitimi gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. İran ve Yunan mitolojisiyle, tasavvuf tarihini inceledi. Hacı Bektaş ya da Sinan Ata'nın halifesi Taptuk Emre'nin dergahında hizmet etti. Taptuk Emre'nin düşüncelerini yaymak için Anadolu'yu dolaştı.
Eskişehir Sarıköy, Manisa Buna ve Emreköy, Erzurum Dutçu Köyü, Isparta Keçiborlu ve Karaman'da adına yapılmış mezarlar var. Ama nerede öldüğü ve gömüldüğü kesin belli değil.
Tasavvuf yorumunu benimseyen Yunus Emre'nin keskin bir gözlem gücü, derin bir hoşgörü anlayışı var. Şiirlerini hece ölçüyle yazdı. Ama aruz denemelerine de yer verdi. Hece ölçüseyle yazdığı dörtlüklerin yanısıra yine hece ile beyitler ve gazeller de yazdı. Dili arı Türkçe değil. Yer yer Arapça ve Farsça tamlamalar kullandı.
Sağlığında düzenlediği divanı bulunamadı. Günümüzdeki divanları derlemedir. 1904'te birinci, 1924'te ikinci basımları yapılan Divan-ı Aşık Yunus Emre'nin yanısıra Burhan Toprak ve Abdülbaki Gölpınarlı'nın derleyip yayınladığı Yunus Emre divanları var.
|
AH NİDEYİM ÖMRÜM SENİ
Yok yere geçirdim günü
Ah nideyim ömrüm seni
Seninle olmadım gani
Ah nideyim ömrüm seni
Geldim ve geçtim bilmedim
Ağlayıp güssa yemedim
Senden ayrılam demedim
Ah nideyim ömrüm seni
Hayrım şerim yazılacak
Ömrüm ipi üzülecek
Suret benden bozulacak
Ah nideyim ömrüm seni
Gidip geri gelmiyesin
Gelip beni bulmayasın
Bu benliğe sermayesin
Ah nideyim ömrüm seni
Hani sana güvendiğim
Guveniben yuvandığım
Kaldı külli kazandığım
Ah nideyim ömrüm seni
Miskin Yunus gideceksin
Acep sefer edeceksin
Hasret ile kalacaksın
Ah nideyim ömrüm seni
ŞOL CENNETİN IRMAKLARI
Şol cennetin ırmakları
Akar Allah deyu deyu
Çıkmış islam bülbülleri
Öter Allah deyu deyu
Aydan aydındır yüzleri
Şekerden tatlı sozleri
Cennette huri kızları
Gezer Allah deyu deyu
Yunus Emre var yarına
Koma bugünü yarına
Yarin Hakk'ın divanına
Çıkam Allah deyu deyu
GELİN EY KARDEŞLER
Gelin ey kardeşler gelin
Bu menzil uzağa benzer
Nazar kıldım şu dünyaya
Kurulmuş tuzağa benzer
Bir pirin eteğin tuttum
"Ana beni" deyip gittim
Nice yüzbin günah ettim
Her biri de bir dağa benzer
Çağla Derviş Yunus çağla
Sen özünü Hakk'a bağla
Ağlar isen haline ağla
Erdem vefa yoğa benzer
ŞÖYLE GARİP BENCİLEYİN
Acep şu yerde varm'ola
Şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin
Gezdim urum ile şamı
Yukarı illeri kamu
Çok istedim bulamadım
Şöyle garip bencileyin
Kimseler garip olmasın
Hasret oduna yanmasın
Hocam kimseler duymasın
Şöyle garip bencileyin
Söyler dilim ağlar gözüm
Gariplere göynür özüm
Meğer ki gökte yıldızım
Şöyle garip bencileyin
Nice bu dert ile yanam
Ecel ere bir gün ölem
Meğer ki sinimde bulam
Şöyle garip bencileyin
Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin
Hey Emre'm Yunus biçare
Bulunmaz derdine çare
Var imdi gez şardan şara
Şöyle garip bencileyin
GEL GİDELİM DOSTA GÖNÜL
Bir karardan durmayalım
Gel gidelim dosta gönül
Hasretinden yanmayalım
Gel gidelim dosta gönül
Kılavuz ol gönül bana
Gel gidelim yârdan yana
Canım kurbandır canana
Gel gidelim dosta gönül
Kara haberin almadan
Can bedenden ayrılmadan
Azrail bizi bulmadan
Gel gidelim dosta gönül
Gerçek murada varalım
Yârin hatırın soralım
Yunus Emre'yi alalım
Gel gidelim dosta gönül
|
İLİM KENDİN BİLMEKTİR
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir
Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eğer Hak bilmez isen
Abes yere yelmektir
Dört kitabın ma'nisi
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır
Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Ma'nisi ne demektir
Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir
NİÇİN AĞLARSIN BÜLBÜL HEY
Sen burda garip mi geldin
Niçin ağlarsın bülbül hey
Yorulup iz mi yanıldın
Niçin ağlarsın bülbül hey
Karlı dağlardan mı aştın
Derin ırmaklar mı geçtin
Yârinden ayrı mı düştün
Niçin ağlarsın bülbül hey
Hey, ne yavuz inilersin
Benim derdim yenilersin
Dostu görmek mi dilersin
Niçin ağlarsın bülbül hey
Kal'alı şehir mi yıkıldı
Ya nam-u arın mi kaldı
Gurbette yârin mi kaldı
Niçin ağlarsın bülbül hey
Gulistanlarda yaylarsın
Taze gülleri yeğlersin
Yavlak zarılık eylersin
Niçin ağlarsın bülbül hey
Uykudan gözüm uyandı
Uyandı kana boyandı
Yandı sol yüreğim yandı
Niçin ağlarsın bülbül hey
N'oldu şu Yunus'a n'oldu
Aşkın deryasına daldı
Yine baharistan oldu
Niçin ağlarsın bülbül hey
GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ
Ben yürürüm yana yana
Aşk boyadı beni kana
Ne deliyem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi
Gah eserim yeller gibi
Gah tozarım yollar gibi
Gah akarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi
Akar suların çağlarım
Dertli ciğerim dağlarım
Şeyhim anuban ağlarım
Gel gör beni aşk neyledi
Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni
Çok ağlattın güldür beni
Gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm ilden ile
Şeyh anarım dilden dile
Gurbette halım kim bile
Gel gör beni aşk neyledi
Mecnun oluban yürürüm
O yâri düşte görürüm
Uyanıp melül olurum
Gel gör beni aşk neyledi
Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Dost elinde avareyim
Gel gör beni aşk neyledi
ÇEKE GELDİ ÇEKE GİDER
Aşkın odu ciğerimi
Yaka geldi yaka gider
Garip başım bu sevdayı
Çeke geldi çeke gider
Kâr etti firak canıma
Aşık oldum cananıma
As zencirin dost boynuma
Taka geldi taka gider
Sadıklar durur sözüne
Gayri görünmez gözüne
Bu gözlerim dost yüzüne
Baka geldi baka gider
Bülbül eder ah-ü figan
Hasret ile yandı bu can
Benim gönülcüğüm ey can
Hakk'a geldi Hakk'a gider
Arada olmasın asi
Onulmaz bağrımın başı
Gözlerimin kanlı yaşı
Aka geldi aka gider
Miskin Yunus'un sözleri
Efgan eder bülbülleri
|
|
Atatürk'ün Türk Birliği
1933 yılı 29 Ekim gecesi, herkes Cumhuriyet'in 10. yılını kutluyor. Atatürk o sırada Türk Ocağı'nda yabancı diplomatlara yemek veriyor, davetliler gecenin ilerleyen saatlerinde birer ikişer dağılırlar, Atatürk yakın arkadaşları Salih Bozok, Kılıç Ali, Nuri Conker'i kastederek "Bizimkiler nerede ?" diye sorar, Tevfik Rüştü Aras (Atatürk'ün dışişleri bakanı[Link nur für registrierte und freigeschaltete Mitglieder sichtbar] Ziraat Bankası salonundaki baloda olduklarını söyler.
"Türk Birliği'ne inanıyorum." Atatürk


Türk Birliği'nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi, dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk Birliği'ne inanıyorum. Onu görüyorum. Yarının tarihi yeni fasıllarını Türk Birliği'ne açacak.
Güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek."
Mustafa Kemal Atatürk

|
|
Hep beraber Ziraat Bankası'nın balo salonuna giderler. İçerisi tıklım tıklımdır, Atatürk gelince herkes alkışlar, "Yaşa Gazi Paşam" şeklinde tezahürat yapar. Atatürk halkıyla sohbet etmeyi çok sevdiği için sandalye ve masa ister ki isteyenler ona sorularına sorabilsinler. Soru sormak için gelen kişilerden biri Zeki isimli 25 yaşlarında bir doktordur. Şunu sorar;
-Gazi paşam ! Saltanatı kaldırdık, hilafeti meclisin manevi şahsiyetinin içine aldık; bunlar yapılana kadar bir milletin ideali olabilirler. fakat, yapıldıktan sonra yeni bir düzen kurulur ve işler... Onun iyi işlemesi, kötü işlemesi, ideal değildir, iyi işlemesini sağlamaya mecburuz ! Yaptığımız öteki devrimler de yapıldığı an ideal olmaktan çıkar. Artık ideallerimiz, yaşadığımız gerçekler haline dönüşmüştür. iyi ya da kötü sonuç vermesi bizim sorumluluğumuzun sonuçlarını belirler.
Ama bir de Milletlerin babadan-oğula sıçrayan uzun vadeli idealleri vardır. Siz bize böyle bir ideal aşılamadınız ! Yahut benim bundan haberim yok ! Bunu bize açıklar mısınız Gazi Hazretleri ?
Atatürk bu soruya şöyle cevap verir;
-Bunlar vicdanımıza yazılmış gerçeklerdir; konuşulmaz, yaşanır !
Elbet bu milletin bir ülküsü olacaktır ama bu ülküler devletler tarafından açıklanmaz; Millet tarafından yaşanır ! Nasıl, bakarken gözlerimizi görmüyor, onunla herşeyi görüyorsak, Ülkü de onun gibi, farkında olmadan vicdanlarımızda yaşar ve herşeyi ona göre yaparız... Ben Devlet Başkanıyım ! Sorumluluklarım vardır ! Bu sorumluluklarım altında konuşamam ! Bu konuda genç arkadaşlarımla ayrıca konuşacağım.
Sonra Atatürk halkın Cumhuriyet bayramını tekrar kutlar ve Dr. Zeki’yi yanına alarak Genel Müdür’ün odasına çıkar. Atatürk’ün arkasında duvarda bir Türkiye haritası vardır. Karşısında oturan Dr. Zeki’ye :
-Benim arkamdaki haritayı görüyor musun ?
-Evet Paşam.
-O haritada Türkiye’nin üstüne abanmış bir blok var, Onu da görüyor musun ?
-Evet, görüyorum Paşa Hazretleri
-Hah. İşte o ağırlık benim omuzlarım üstündedir. Omuzlarım üstünde olduğu için, Ben Konuşamam !
Düşün bir kere.. Osmanlı imparatorluğu ne oldu ? Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ne oldu ? Daha dün bunlar vardılar.. Dünyaya hükmediyorlardı ! Avrupa’yı ürküten Almanya’dan bugün ne kaldı ?.. Demek hiçbir şey sür-git değildir ! Bugün ölümsüz gibi görünen nice güçlerden, ileride belki pek az birşey kalacaktır. Devletler ve Milletler, bu idrakin içine olmalıdırlar.
Bugün Sovyetler Rusya dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir.. Devlet olarak bu dostluğa ihtiyacımız var ! Fakat yarın ne olacağını kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir ! Bugün elinde sımsıkı tuttuğu Milletler, avuçlarından sıyrılabilirler.. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir !.
İşte o zaman Türkiye, ne yapacağını bilmelidir !
Bizim bu dostumuzun yönetiminde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onları arkalamaya hazır olmalıyız !
“Hazır olmak” yalnız o günü susup beklemek değildir, “hazırlanmak lazımdır”. Milletler, buna nasıl hazırlanırlar ? Manevi köprülerini sağlam tutarak ! Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür ! Bugün biz , bu toplumlardan dil bakımından, gelenek, görenek, tarih bakımından ayrılmış, çok uzağa düşmüşüz!. Bizim bulunduğumuz yer mi doğru, onlarınki mi ? Bunun hesabını yapmakta fayda yoktur !. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz; Bizim, onlara yaklaşmamız gerekli...
Tarih bağı kurmamız lazım.. Folklor bağı kurmamız lazım .. Dil bağı kurmamız lazım..
Bunları kim yapacak ?
Elbette Biz..
Nasıl yapacağız ?.
İşte görüyorsunuz , “Dil Encümenleri” , “Tarih Encümenleri” kuruluyor
Dilimizi, onun diline yaklaştırmaya, tarihimizi ortak payda haline getirmeye çalışıyoruz. Böylece, birbirimizi daha kolay anlar hale geleceğiz. Bir sevgi parlayacak aramızda, tıpkı bir vücut gibi, kaderde ve mutlulukta birbirimizi duyacağız ve arayacağız. Ortak bir dil amaçladığımız gibi, ortak bir tarih öğretimiz olması gerekli.. Ortak bir mazimiz var, bu maziyi, bilincimize taşımamız lazım. Bu sebeple okullarda okuttuğumuz tarihi Orta Asya’dan başlattık ! Bizim çocuklarımız, orada yaşayanları bilmelidirler. Orada yaşayanlar da bizi bilmeli..
İşte bunu sağlamak için de “Türkiyat Enstitüsü”nü kurduk. Kültürlerimizi, bütünleştirmeye çalışıyoruz ! Ama bunlar, açıktan yapılmaz ! Adı konarak yapılacak işlerden değildir. Yanlış anlaşılabildiği gibi, savaşlara da sebep olabilir. Bunlar, Devletlerin ve Milletlerin derin düşünceleridir.
İşitiyorum: Benim dil ve tarih ile uğraştığımı gören kısa düşünceli bazı vatandaşlarımız; “Paşanın işi yok ! Dil ile Tarih ile uğraşmaya başladı” diyorlarmış. Yağma yok !. Benim işim başımdan aşkın. Ben bugün çağdaş bir Türkiye kurmaya ne kadar çalışıyorsam, yarının Türkiye’sinin temellerini de atmaya o kadar dikkat ediyorum.
Bu yaptıklarımız, hiçbir millete düşmanlık değildir.
Barıştan yanayız, barıştan yana kalacağız !
Ama durmadan değişen dünyada, yarının muhtemel dengeleri için hazır olacağız.
Bunları sana, akıllı bir genç olduğun için söylüyorum. Açıktan söylemiyorum, kulağına söylüyorum.. Sen bil, gerekçesini kimseye söylemeden böyle davran, çevrenin de böyle davranması için gerekeni yap ! İdealler konuşulmaz, yaşanır !
İşte senin sorunun karşılığını da böylece vermiş oldum !
Gece ilerlemişti. Atatürk arkadaşları ile birlikte, bulvara çıktığı zaman, taze bir sabah Ankara göklerinde ışımaya başlamıştı.
*Olay İhsan Sabri Çağlayangil’den dinlenmiş, Sebati Ataman, Kılıç Ali, Tevfik Rüştü Aras, Hikmey Bayur tarafından doğrulanmıştır.
Kaynak: Atatürk'ün Avrasya Devleti/ İsmet Bozdağ
Türk Birliği'nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi, dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk Birliği'ne inanıyorum. Onu görüyorum. Yarının tarihi yeni fasıllarını Türk Birliği'ne açacak.
Güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek."
Mustafa Kemal Atatürk
(Atatürk'ün Sofrası, İsmet Bozdağ, Kervan Yayınları, 1975, s. 138-143)
Türkçe konuşan ülke ve 
toplulukların liderleri, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de toplandı.
30 ülkeden temsilcilerin katılımıyla yapılan iki günlük Türk Dünyası Kongresi'nin açılışını Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaptı.Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat temsil etti.
"Türk Devletler ve Toplulukları, Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kongresi” ilk kez Türkiye dışında yapılıyor.
Kongre'ye, bağımsız Türk devletleri dahil; Kosova, Yunanistan ve Afganistan'dan Türkler; Irak Türkmenleri, Çerkezler, Nogaylar; Uygur, Çuvaş ve Gagavuz Türkleri; Altay, Tataristan,Dağıstan, Başkurdistan, Karaçay ve Kırım gibi pek çok bölgeden temsilci katıldı.
Türk dünyasının ortak tarihi yeniden yazılsın
|
|
|
|
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Aliyev ve Türkeş’i Türkiye-Azerbaycan arasındaki ebedi kardeşlik bağlarının mimarları olarak anarken, Türk dünyasına şöyle seslendi: Ortak tarihimiz ders kitabı olarak okutulsun. Türk dili konuşan ülkeler devlet başkanları zirvesinin daimi sekretaryası kurulsun
BAŞBAKANRecep Tayyip Erdoğan, Türk dünyasının kardeşliğinin köklerini tarihi, kültürel ve insani bağlardan aldığını belirtirken, bugünkü dünyada başarının yakalanması için işbirliğinin şart olduğunu söyyledi. Erdoğan, ‘Biz dayanışma içinde olmazsak halimiz ne olur? Lime lime ederler’ dedi.
Başbakan Erdoğan, Çek Cumhuriyeti’ndeki temaslarının ardından Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye geçti. 11. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı’nın açılışında konuşan Erdoğan, birlik ver beraberlik mesajları verdi. Türk dünyasına seslenen Erdoğan, ‘Kaçırdığımız fırsatları telafi ederek, yeni bir diriliş meşalesi yakmalıyız’ dedi.
ANAYURT, HASAN SAĞINDIK
DAİMİ SEKRETERYA ÖNERİSİ
BUçerçevede bir birlikteliği sağlama yolunda yapılacak çalışmalara ağırlık verilmesini isteyen Erdoğan, ‘Ortak tarihimizin yeniden yazılması ve bu müşterek tarihin ders kitabı olarak okutulması önemle üzerinde durulması gereken bir konudur’ diye konuştu. Bu amaçla Türk dili konuşan ülkeler devlet başkanları zirvesinin daimi sekreteryasının kurulmasını teklif eden Erdoğan, bu konuda çaba gösterilmesini istedi. ‘Ortaya koyduğu vizyonun gerçekleşmesinin Türk dünyasının elinde olduğunu’ vurgulayan Erdoğan, ‘Bunu yapabilme gücümüzün birikimimizin, yeteneğimizin ve daha önemlisi irademizin bulunduğundan eminim’ dedi.
Türkçe Konuşan Devletler Topluluğu
BAŞBAKANErdoğan, geçen yıl düzenlenen Türk dünyası kurultayında, uluslararası platformlarda daha fazla etkinlik sağlamak amacıyla Türkçe konuşan devletler topluluğu kurulmasını önermişti.
AZERBAYCAN CUMHURBAŞKANI ALİYEV: GÜCÜMÜZ BİRLİK OLMAMIZDADIR, BİRLİK OLMAMIZ DA GELECEĞİMİZ İÇİN ÖNCELİKLİ KOŞULDUR

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, ''Azerbaycan ile Türkiye'nin yıldan yıla güçlenen ekonomisi tüm Türk Dünyasını güçlendirecek. Bunun için yeteri kadar servetimiz ve tabii kaynaklarımız var'' dedi.
Ermenistan’a uyarı
Başbakan Erdoğan, Karabağ sorununa değinirken sert çıktı: Ermenistan hukuka ve insan haklarına uymayan haksız işgale derhal son vermelidir

BAŞBAKAN Erdoğan konuşmasında Kıbrıs ve Karabağ sorununa da değindi. ‘Karabağ hepimizin kanayan yarasıdır’ diyen Erdoğan, ‘Ermenistan evrensel değerlere, temel insan haklarına, komşuluk ilişkilerine, hiçbir hukuk kaidesine uymayan bu kabul edilemez tutuma ve haksız işgale derhal son vermelidir’ dedi. Yaklaşık 1 milyon Azerbaycanlı’nın kendi ülkesinde mülteci durumuna düşürüldüğünü belirten Erdoğan, şöyle konuştu: Bölgemizde barışın hakim olabilmesi için temel şartlardan biri Ermenistan’ın bu işgale son vermesi, uluslararası toplumun çağrılarına uymasıdır. ABD, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu üçlü zirve var. Peki şu ana kadar verilmiş olumlu bir karar var mı? Yok. Hep oyalama taktiği.’ KKTC’nin yıllardır verdiği mücadeleye de dikkat çeken Erdoğan, Türk tarafının tüm iyi niyetine rağmen sonuç alınamadığını hatırlattı. Erdoğan, ekledi: ‘Bize sözler vermişlerdir. Sene 2004 Nisan ayı... Ve demişlerdir ki, ‘bundan olumlu bir netice çıkarın, gerisine karışmayın.’ KKTC halkı bu vaade uymuştur, olumlu bir netice çıkarmıştır. Samimiyet testinde sınıfta kaldılar.’
"REKABET YERİNE İŞBİRLİĞİ YAPALIM "
Avrasya bölgesindeki zengin yer altı kaynaklarının önemine işret eden Başbakan Erdoğan :" Avrasya'nın zenginlikleri konusunda rekabet yerine işbiriliği yaparsak hepimizin yarına olur. Bu konuda Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler örnek sayılacak düzeyde. Bakü -Tiflis-Ceyhan projesi hayata geçirildi. Bakü- Tiflis- Kars demiryolu projesinin de hayata geçirilmesi için çalışmalar devam ediyor. Bu gelişmeler batı ile doğuyu biri birini yakınlaştıracaktır. Bu projeleri bütün kardeş haklara kadar yaymamız gerekir. dedi

KKTC: Türk Dünyasının Desteğine Sahibiz
Kongre'de bir konuşma yapan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet
Ali Talat, Kıbrıs Türk toplumunun bütün açılımlarının Rum Kesimi tarafından engellenmeye çalışıldığını, Rum Kesiminin "şantaj uyguladığını" ve Kuzey Kıbrıs'la ilişki kurmaya çalışan ülkelere baskı uygulandığını belirtti.
Talat, 2004 yılında Annan Planı'na destek vererek Kıbrıslı Türklerin büyük bir fedakarlık yaptığını; büyük zorlukları göze aldığını söyeldi.
Yıllardır büyük zorluklar yaşadıklarını söyleyen, Mehmet Ali Talat, Türk dünyasından gelen desteğe güvendiklerini kaydetti: "Kıbrıslı Türkler olarak herhangi bir endişeye sahip değiliz. Türk dünyasının desteğini bugüne kadar aldığımız gibi, bundan sonra da almaya devam edeceğimizden eminiz. Türk dünyasının bütünleşmesi, gücünü birayara toplaması, koordine olması, bize daha fazla yansıyacaktır. Bunun farkındayız, bilincindeyiz. 100 milyonluk bir dünyanın bize vereceği desteğin, sorunlarımızı çözecek en önemli destek olduğunun bilincindeyiz."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransızca, İngilizce, İspanyolca konuşan ülkelerin zaman zaman bir araya geldikleri gibi Türkçe konuşan ülkelerin de benzer şekilde bir araya gelmesi gerektiğini beyan etti. Erdoğan, "Bu çerçevede ortak tarihimiz, üzerinde durulması gereken bir konu olduğunu vurgulamak isterim.Türk Dili konuşan ülkelerin daimi bir sekreteryasının kurulmasını öneriyorum. Sekreterya düzenli çalışmalarıyla bu tür kurultayları organize edecek. " şeklinde konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kurultayda alınacak kararların siyasileri yönlendirmesi açısından önemli olduğunu da ayrıca dile getirdi.
Bu arada kurultayın açılış konuşmasını yapan Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev ise "11. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı'na ev sahipliğini yapmaktan mutluluk duyduklarını söyledi. Azeri lider konuşmasında Türk Dünyası arasındaki dayanışmanın geliştirilmesine vurgu yaptı.
Başbakan Erdoğan'dan sonra bir konuşma yapan KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ise kurultaydan Kıbrıs davası için destek istedi. Talat, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin Avrupa Birliği'ni de yanına alarak kendisinin Ada'nın tek hakimi göstermeye çalıştığını dile getirdi. 18.11.2007

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Bakü'de Türk Kafkas Üniversitesi'nde
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de Çağ Öğretim İşletmeleri Şirketi tarafından kurulan Kafkas Üniversitesi'nin yeni eğitim binalarının temelini attı.
Aliyev, 11. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, Türk dünyasının işbirliği içinde olması gerektiğine işaret ederek, ''ortak sorunların çözümü ve ortak amaçlara ulaşmak için Türk devletleri ve toplulukları arasındaki ilişkilerin güçlenmesinin önemli olduğunu'' kaydetti.
Türk devletleri arasındaki mevcut bağların güçlendirilmesi için gerekli her tür imkanın bulunduğunu dile getiren Aliyev, ''Türk devletleri imkanlarını birleştirerek, daha güçlü devletlere dönüşmelidir'' şeklinde konuştu.

TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER
Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin dostluk, kardeşlik ve sevgi üzerine kurulduğunu söyleyen Aliyev, iki ülke arasında mevcut olan bu birliğin diğer Türk devletlerini de olumlu yönde etkilediğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Aliyev, Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanmasından bu yana Türkiye'nin her zaman Azerbaycan'ı desteklediğini belirterek, ''Türkiye gibi büyük bir devletin desteğinin kendileri için çok önemli olduğunu'' kaydetti.
İki ülke arasındaki ilişkilerin her alanda başarıyla geliştiğini anlatan Aliyev, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol ve Bakü-Tiflis-Erzurum gaz boru hattı projeleri gibi büyük projelere imza attıklarını ve bununla enerji güvenliğini sağladıklarını belirterek, ''Kardeş Türkiye bizim enerji kaynaklarımızın dünya pazarına çıkmasını sağladı ve tüm kardeş ülkeler bundan yararlanabilir'' diye konuştu.
Aliyev, iki ülke diasporaları arasındaki işbirliğinin de giderek güçlendiğini ve iki ülkeye karşı yürütülen temelsiz propagandalara karşı ortak mücadele verdiklerini anlattı.
Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ ve 1915 olaylarına da değinen Aliyev, ''Ermenilerin tüm dünyaya iddialarını kabul ettirmeye çalıştıklarını, ancak bu iddiaların doğru olmadığını, aslında Ermenilerin Türklere karşı soykırım yaptığını'' söyledi.

Azerbaycan ile Türkiye'nin yüzlerce yıl Ermenilerin düşmanca siyasetiyle karşı karşıya kaldığına işaret eden Aliyev, ''Ermenileri her zaman büyük devletlerin bazı ikiyüzlü siyasetçileri savunuyor. Buna karşı mücadele etmek, birliğimizin geleceği için büyük önem taşıyor. Bizim gücümüz birlik olmamızdadır, birlik olmamız da geleceğimiz için öncelikli koşuldur'' dedi.
Karabağ ile ilgili sorunun barışçı yollarla çözülmesi için sürdürülen görüşmelerin yaklaşık 13 yıldır devam ettiğini ve olumlu bir sonuç elde edemediklerini belirten Aliyev, bu durumda başka yollara başvurmak zorunda kaldıklarını kaydetti.
Aliyev, dünyanın Karabağ konusunda duyarsız kaldığını ifade ederek, ''Türk devletlerinin Ermeni yalanlarına karşı kendi gerçeklerini ortaya koyması ve Azerbaycan'ın haklı konumunu desteklemesi gerektiğini'' kaydetti.
|

Kırım
2006
Türkçe Konuşan Devletler Topluluğu Kuralım
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk devlet ve topluluklarıyla ilişkileri, her türlü ölçülebilir menfaatin üstünde değerlendirdiklerini belirterek, uluslararası platformlarda daha fazla etkinlik sağlamak amacıyla Türkçe Konuşan Devletler Topluluğu kurulmasını önerdi.
Türk devlet ve toplulukları arasında dostluk ve kardeşliğin geliştirilmesi, işbirliğinin artırılması amacıyla düzenlenen 10’uncu Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı, Antalya'nın Kemer İlçesi'ne bağlı Beldibi Beldesi'ndeki Sungate Port Royal Otel'de bugün başladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde ve Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın koordinasyonunda, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) ile Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı (TÜDEV) işbirliğinde düzenlenen kurultay, 20 Eylül Çarşamba günü sona erecek. Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın başkanlık ettiği kurultayın açılış oturumuna Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kazakistan Devlet Sekreteri Oralbay Abdikarimov, Kırgızistan Başbakan Birinci Yardımcısı Daniyar Usenov, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç ile çok sayıda Türk devlet ve toplulukların temsilcileri ile bürokratlar katıldı.
Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın konuşmasının ardından Türklerin Ergenekon'dan çıkışını simgeleyen örs üzerinde demir dövme töreni düzenlendi. Sahnede bulunan demiri örs üzerinde sırasıyla Azerbeycan Cumhurbaşkanı Aliyev, KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Başbakan Erdoğan, Kazakistan Devlet Sekreteri Abdikarimov ve Kırgızistan Başbakan Birinci Yardımcısı Usenov dövdü.
DÜNYA YENİDEN ŞEKİLLENİYOR
Başbakan Erdoğan, konuşmasının başlangıcında, Türk dünyasının içinde bulunduğu coğrafyanın önemine değindi. “Tarihin önümüze çıkardığı büyük fırsatlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz, Zira yurt edindiğimiz coğrafyanın sırtımıza vurduğu yükler var” diyen Erdoğan, şunları söyledi:
“Yeni bir başlangıç mevsimindeyiz. Dünyamız soğuk savaş sonrasında yeniden şekilleniyor. Bu, 10 yılları alacak bir süreç olabilir. Ne yazık ki, bu süreç çok sancılı da geçelibilir. Daha yeni Filistin ve Lübnan'da tanık olduğumuz gibi büyük acılara, yeni yıkımlara da yol açabilir. Yaşadığımız çalkantılar, etrafımızda tanık olduğumuz acılar, korkarım ki, bunun ilk işaretleridir. Yine de amacım, burada, büyük bir felaketin, bir yıkımın yaklaşmakta olduğunu haber vererek gereksiz bir endişe meydana getirmek değildir. Aslında içinden geçtiğimiz dönemin, barındırdığı imkan ve fırsatlara dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Günümüzün tehdit ve tehlikeleri, dolayısıyla yaşadığımız küresel değişim sürecinin olumsuz etkileri en çok bu coğrafyada hissedilmektedir. Ancak, bu krizleri büyük fırsatlara çevirmek de bizim elimizdedir. Bilirsiniz, güzel bir laftır, ‘İhtiyaç medeniyetin üstadıdır’ derler.”
DÜNYA SİYASETİNİN ÖZNE VE NESNESİ
Dünya siyasetinin oyun sahnesinin Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölge olduğunu kaydeden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bizim için sadece iki seçenek vardır. Bu siyasetin ya öznesi ya da nesnesi olmak durumundayız. Belki dünyanın başka bölgelerinde, başka halkla için 3'üncü bir ihtimal vardır. Belki sınırlı bir etkiye maruz kalarak olup bitenleri seyretmeleri mümkündür. Ancak, dünya siyasetinin oyun sahnesi, hiç şüphe yok ki, bu coğrafyadır. Bu coğrafyanın sakinleri için de seyirce kalma lüksü yoktur. Ya başkalarının oluşturduğu siyasete maruz kalmakla yetinen pasif unsunları olacağız, ya da bu siyaseti oluşturan aktörler arasında hep birlikte yerimizi alacağız. Bir kez daha altını çizerek söylüyorum, dünya siyasetini ya nesnesi olacağız, ya da öznesi. Ama bizim mahallemizde oynanan iktidar oyunun dışında kalmamız, biz istesek de söz konusu olamaz.”
DÖNEMSEL VE TARİHSEL AKTÖRLER
Türklerin tarihte derinliği olan, tarihe istikamet veren bir milletin evlatları olduğunu belirten Erdoğan, “Tarih yazan ve tarih yapan bir milletiz. Merhum Aliyev'in ifade ettiği gibi iki devlet, tek milletiz. Bizler tarih yazan, tarih yapan bir milletiz. Yaşadığımız çağdaki ülkeler, küresel ve bölgesel aktörler olarak ikiye ayrılıyor. Bana göre aslında, dönemsel ve tarihsel aktörler olarak da ayrılmalıdır. Bütün içinde bulundukları dönemin şartlarından kaynaklanan aktörler, şartlar değişince etkilerini kaybederler. Oysa biz öyle gelip geçici şartların ortaya çıkardığı bir unsur değiliz. Onun için diyorum ki, biz tarihsel bir aktörüz. Değerli dostlar, bizim zayıflığımız dönemseldir. Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte ortaya çıkan imkan ve fırsatlar, tarihin döngüsünde bizler için yeni ve parlak bir dönemin işaretidir” diye konuştu.
TECRİT TUZAĞINA DİKKAT EDELİM
Türkiye'nin Türk dünyasıyla olan ilişkilerini askeri, siyasi ve ekonomik çıkarın belirleyici bir parametresi olarak görmediklerini kaydeden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu.
“Türk devlet ve topluluklarıyla ilişkilerimizin her türlü ölçülebilir menfaatin üstünde değerlendiriyor, bunu tarihi bir sorumluluk olarak görüyoruz. Burada karşımıza çıkarılan önemli bir tuzağa da dikkatlerini çekmek istiyorum, o da şudur; aramızdaki münasebetlerde içe kapanmacı, politikalar, izolasyonist yaklaşımlar bizleri birbirimizden uzaklaştıracak, ortak tarihimizden koparacaktır. Ben buna tecrit tuzağı diyorum. Bu tuzağa düşmememiz gerekiyor. Bizleri 21'inci yüzyılın imkan ve fırsatlarını değerlendirmekten alıkoyacak birşey varsa, işte o da budur. O da birbirimizin meselelerine kayıtsız kalmak, uluslararsı camiada birlikte hareket etmekten kaçınmak, dış politikalarımızı koordine etmemektir.”
Dünya politikasında devletlerin artık birden fazla ittifakın üyesi olduğunu ve bunun yanlış anlaşılmaması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, Türkiye olarak Avrupa Birliği ve İslam Konferansı örgütüyle olduğu gibi Türk dünyası ile de ilişkileri geliştireceklerini söyledi.
"TÜRKÇE KONUŞAN DEVLETLER TOPLULUĞU KURALIM"
İngilizce, Fransızca ve İspanyolca konuşan ülkelerin, farklı siyasi, ekonomik ve askeri ittifakların yanı sıra kendi aralarında da aynı dil ve kültür etrafında da biraraya geldiğini kaydeden Erdoğan, Türkçe konuşan devletler topluluğu oluşturulmasını önerdi. Başbakan Erdoğan, bu konuda şunları söyledi:
“Fransızca konuşan milletler topluluğu, İngilizce konuşan milletler topluluğu, İspanyolca konuşan milletler topluluğu, hep bu anlayışın eseridir. Öyleyse neden bizler de dış politikada koordineli hareket ederek bir sinerji oluşturan, birbirlerinden güç alan böyle bir yapıyı oluşturmayalım? Açık söylüyorum, bizim fazlamız var, eksiğimiz yok. Bizim tarihsel bir derinliğimiz var. Türkçe konuşan devletler topluluğu, hem de uluslararsı platformlarda daha aktif ve etkin roller oynamamızı sağlayacak, böylece halklarımızın çıkarlarını daha iyi korumamıza imkan sağlayacak, hem de bölgemizdeki istikrara katkıda bulunacaktır. Bütün kardeş, özellikle devlet ve toplulukları bu konuda daha fazla gecikmeden gerekli adımları atmaya davet ediyorum. Türkiye olarak biz bu konuda gereken sorumluluğu üstlenmeye hazırız.”
İŞBİRLİĞİNİN FAYDALARI
Türk topluluklarının dayanışması açısından önemli adımlar attıklarını ve atmaya devam edeceklerini kaydeden Erdoğan, Türk cumhuriyetlerine uluslararsı platformlarda verilen destekleri şöyle sıraladı:
“KKTC'ye yönelik haksız tecritin kaldırılması bizim için bir milli davadır. Biz bunu böyle biliyoruz, böyle bileceğiz. Kırım, Ahıska, Irak ve Gagavuz Türklerine daha önce olmadığı kadar siyasi ve ekonomik noktada desteğimizi verdik, veriyoruz. Türk cumhuriyetleriyle olan ticaret hacmimiz giderek artıyor. TİKA tarihinde olmayan bir etkinliğe sahip olmaya başladı. THY'nin Türk cumhuriyetlerinde gitmediği yer kalmamıştır. Bakü- Tiflis- Ceyhan petrol boru hattı, hizmete açıldı. Şimdi sırada Bakü- Tiflis- Erzurum gaz, doğalgaz boru hattı var, o da yakında hayat geçiyor. Yeni bir adım, Kars- Tiflis- Bakü demiryolu projesinin temelini de inşallah yakın bir zamanda birlikte atıyoruz. Bunlar Türk dünyasına mensup devletlerin kendi aralarındaki işbirliğinin dünya refahına yapacağı katkıyı göstermesi bakımından önemli örneklerdir. Artısı olarak Türk devlet ve topluluklarına katkı sağlamak üzere kurulan TİKA'nın çalışmalarına büyük önem veriyoruz. TİKA'nın bütçesini artırdık. Son yıllarda Türk dünyasına yönelik teknik ve kültürel proje sayısında bir patlama yaşanmıştır.”
Dil birlikteliğinin önemine de değinen Erdoğan, “Bildiğiniz gibi Gaspıralı İsmail'in 19'uncu yüzyılın sonuda ortaya koyduğu düstur, bugün bizler için hala geçerliliğini korumaktadır. Dilde birlik, fikirde birlik, işte birlik düstürunu hayata geçirmeye bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var” dedi.
3 SOMUT ÖNERİ
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle noktaladı:
somut önerimizi özetle ortaya koymakta fayda görüyorum. Öncelikle, ekonomik ve ticari alanda başta enerji olmak üzere karşılıkla yatırımların artırılması ve kendi aramızda bir toplum kurumunun hayata geçirilmesini de kapsayan bir yol haritası çıkarmalıyız. Kültürel alanda dil birlikteliğine yönelik çalışmaları hızlandırmalıyız. Ortak tarihimizi yeniden yazmalı, bunu okullarımızda ders kitabı olarak okutmalıyız. Siyasi konularda ise Türkçe konuşan devletler topluluğu oluşturarak, uluslararası platformlarda dayanışmamızı güçlendirmeliyiz. Kıbrıs ve Karabağ gibi sorunlarda kesinlikle ortak hareket etmeliyiz. Türk dünyasındaki yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin işbirliğini de güçlendermeliyiz.” Kurultaya Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Moğolistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmak üzere 8 ülke, 6 federe devlet, 2 özerk cumhuriyet ve 11 bölgeden topluluk (Rusya Federasyonu’ndan Çuvaşistan, Saha-Hakas ve Altay Cumhuriyetleri ile Kafkas halkları, Kırım Özerk Bölgesi ile Gagauz Bölgesi, İran, Irak, Afganistan, Gürcistan, Batı Trakya, Kosova, Romanya, Makendonya, Bulgaristan, Bosna-Hersek ve Arnavutluk) temsilcileri katılıyor. Kurultayda, Türkiye’den bürokratlar, uzmanlar, akademisyenler, işadamları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle diğer devlet ve toplulukların temsilcileri tarafından yapılacak çalışmalarda, kamu ve sivil alandaki mevcut işbirliği çalışmaları gözden geçirilerek, bunların daha etkili ve verimli hale getirilmesi ile yakın gelecekte yapılabilecek yeni işbirliği alanlarının oluşturulması hedefle
__________________________________________
*****son*****
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 7 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|